Gözlemeye gözlemlemeye devam… Ama bu sefer en az benim kadar fotoğraflar da konuşacak. Dün Josui olarak adlandırılan beldeden nihayet ayrılıp Nagoya’ya gittim. Burası Tokyo ve Kyoto kadar olmasa da Japonya’nın en ünlü şehirlerinden biri. Toyota’nın başkenti. TPS’in doğduğu, büyüdüğü ve buradan dünyaya yayıldığı yer. Toyota’nın ilk fabrikası şehrin göbeğine neredeyse yürüme mesafesi kadar yakın. İnsanın metro hatlarının karmaşasından başı dönüyor.
Nagoya’ya gitmek için belki onlarca hat alternatifiniz var. Burada da görsel yönetim hat safhada kullanılmış, bu metroyu ilk kez kullanan biri olarak tek tük birkaç hatayı saymazsak istediğim noktaya ulaşmak hiç de zor olmadı. Metro duraklarındaki görsellik hat safhada, o kadar hat safhada ki görme engelliler dahi kolayca yolunu bulabilir hale getirilmiş. Bizde daha yeni yeni “göstermelik de olsa” bir yerlerde başlatılan yerlerdeki kabratmalı taşlar (yere döşeyip duvarda sonlandırılanlardan, trajikomik örneklerden hatırlayabilirsiniz) şöyle dursun, adamlar merdiven trabzanlarına bile görme engelliler için görselliği yerleştirebilecek olgunluğa erişmiş.
“Babasını bu kadar övmemiştir Yalın Danışman, söz konusu Japonlar olunca abarttı da abarttı!” diyenleriniz olabilir. Ama hayranlığım onların zekasına falan değil. Tam tersine kendileri pratik zekadan ve duygulardan yoksun kişiler, burada övülecek bir şey yok. Benim hoşuma giden herşeyi belirli bir düzen ve standart içinde gerçekleştiriyor olmaları; yoksa süper zekalı inovatif kişiler değiller. Ha bi de olsalardı ne olurdu onu hiç bilemiyorum.
Allah bi yerden verirken diğer taraftan alıyor galiba! Bu heyecansızlık ve monotonluk beraberinde standart iş yapma bilincini getirmiş. Oldukça zor oğrendikleri ve okumak için ciddi zaman harcadıkları Kanji alfabeleri ise görselliği önemsemelerinin yolunu açmış. Yetiştikleri ortam, gerek coğrafi koşulların zorladığı; gerekse doğal afetlerin hırpaladığı bir bölge olması dolayısıyla kendilerini sabırlı ve ihtiyatlı ve insan hayatını önemseyen kişiler olarak evrimleştirmiş gibime geliyor. Bu ihtiyat ve sabır, duygudan yoksunluğa sebep olurken; bambaşka bir iş yapma bilinci ve kendilerini geliştirme içgüdüsü geliştirmiş. Ben bir sosyolog değilim, bu kadar yorum yapmak benim haddime düşmez; ancak geçen anlattığım gibi Akdeniz insanları olan bizler ile aramızdaki farklılık oldukça hissedilir cinsten. Ben sadece bu üretim sistemini geliştiren adamların kültürel altyapısının TPS’e etkilerini merak ediyorum hepsi bu. Bu bir tez konusu olabilecek kadar komplike bir konu. Sosyologlara duyurulur. Ben sustum.
2001’de vizyonu yeniden tanımlanan ve Toyota Way olarak adlandırılan bu yapıda iki temel öğe var. Birisi sürekli gelişim, öteki ise İnsana Saygı. Bu iki sütun Toyota’nın DNA’larını oluşturuyor. “Hadi sürekli gelişmeyi (Kaizen) anladık da İnsana Saygı ne kardeşim bunun TPS ile Toyota ile ne alakası var?” diyenlerin ne demek istediğimi anlaması için buraya gelip buradaki yaşamı görmesi ve bu anlattıklarımı bizzat yaşaması gerekiyor.
Dün Nagoya’daki bir yol çalışmasına rastladım. Adamlar avuçiçi kadar yer kazmalarına rağmen neredeyse 5 katı büyüklüğünde bir bölgeyi ışıklı göstergeler ve bantlar ile donatmış çalışmanın başladığı ve bittiği noktaya kafasında baret elinde fosforlu ışıklar olan adamlar yerleştirmiş. Gözlerime inanamadım. İnsana Saygı’nın ne demek olduğunu metrolardan sonra burada çok daha iyi anladım. Zannedersem bu örneğim, diğer sütunun kökenlerinin nerelere dayandığını kısmen de olsa açıklar niteliktedir.
İnsana saygı bir üst boyutta “Kadına Saygı” olarak da gözler önüne seriliyor. Metro durağında yine görsellikle hat safhada kendini belli eden ve bazı saatler arasında sadece kadınların kullanabileceği vagonların durakları tanımlanmış. Günümüzdeki Pembe Metrobüs tartışmalarına verilebilecek en güzel cevap galiba bu olabilir. Amaç aynı muhtemel taciz olaylarından kadınları korumak. Bizdeki gibi “pembe metrobüse binmeyen bayanlar hakkında ne düşünülür” gibi bilinç altı sondajlamalarından ziyade, onları korumak esas alınmış. Bu kadar siyaset yapmak yeter, dönelim TPS’e…
Toyota Way’de tanımlanan bu iki sütun aslında çok derin anlamları beraberinde getiriyor ve Toyota Evi’nin, TPS’in harcını oluşturuyor. Harcı iyi karmazsanız evin ayakta durması oldukça zor. Görsellik ve tertip düzen ise bu karışımı yaratan harcın en önemli bileşenleri…
Geçtiğimiz Cumartesi Tokyo’da Pazar ise Kyoto’daydım. Orada topladıklarımla yazacaklarım heralde destan olacak.
Sevgiler
CY
2 yorum
Merhaba Can Bey,
Yukarıda yazdıklarınızın tümüne katılıyorum.
Bende geçtiğimiz hafta 14-20 Temmuz arası Japonya da idim. Osaka – Mei – Kyoto – Tokya da 3 adet fabrika gezdim. Bir çok fotoğraf ve video çektim. Henüz yeni döndüğüm için onları düzenlemek ile meşgulüm. Amacım fabrikaddaki arkadaşlara izlenimlerimi anlatmak. Bizde karınca kararınca elimizden geldiğince Dönmez Debriyaj da Yalın çalışmaları yapıyoruz. Bu seyahat benim için çok faydalı oldu bu açıdan.
Saygılarımla…
TaNeR
Taner Bey,
Yorumlarınız için çok teşekkürler. Japonya’nın ezber bozan bu yaşam tarzı ve kültürü bize şirketlerde sunulan bahaneleri artıracak gibi gözükmesine rağmen bu işin yapılabilir olduğunun en büyük kanıtı olduğundan bu tanıklığı yaşayan bizler için büyük önem taşıyor. Aldığınız ilham ve edindiğiniz bilgilerin gelecekteki tecrübelerinize dönüşmesi dileğiyle…